Halk arasında “saman nezlesi” olarak biliniyor
Soğuk algınlığı değil "alerjik rinit" olabilir!
Dikkat! Astım krizlerine yol açabilir!
“Burun akıntım kesilmiyor”, “Sürekli nezleyim, bir türlü iyileşemiyorum'' diyorsanız; burun akıntısı, burun tıkanıklığı, nöbetler halinde gelen hapşırık, öksürük, gözlerde kaşıntı ve sulanma gibi yakınmalarınız varsa, bu sorunlarınızın nedeni “alerjik rinit” olabilir. Halk arasında ''saman nezlesi'' olarak bilinen, burun mukozasının alerjenlere bağlı inflamasyonu olan alerjik rinit erişkinlerin yüzde 10 - 30’unu, çocukların ise yüzde 10 - 40’ını etkiliyor. Tedavi edilmezse hastaların yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor; yorgunluk, halsizlik, sinirlilik ve konsantrasyon bozukluğuna, zaman zaman da alerjik astım krizlerine yol açabiliyor. Alerjik rinitin genellikle polen, ev tozu akarı, küf ve hayvan tüyleri gibi alerjenlerle temas sonrası ortaya çıktığına dikkat çeken Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Filiz Gülüstan “Alerjik rinit kendiliğinden geçebilecek bir hastalık değildir. Hastalığın kesin bir tedavisi henüz olmadığı için alerjenlerden uzak durmak, tedavinin temelini oluşturur. Tedavide hedefimiz hastalığı kontrol altında tutarak kişinin kaliteli yaşam sürmesine olanak sağlamaktır” diyor.
Son 10 yıldır giderek artış gösteriyor!
Yapılan çalışmalar, ülkemizde son 10 yılda alerjik rinitin giderek arttığını ortaya koyuyor. Bu artıştaki temel nedenin ise iklim değişikliği olduğu düşünülüyor; yüksek sıcaklıklar, artan ısı dalgaları, hava kirliliği artışı, kentleşme ve sanayileşmenin artışı burun içinde yer alan mukozadaki koruyucu bariyeri tahrip ederek kişileri alerjenlere daha duyarlı hale getiriyor. Alerjik rinit her yaş grubunu etkilese de 2 yaşından küçük çocuklarda nadir görülüyor, çünkü vücudun birkaç yıl alerjene maruz kalması gerekiyor. Çoğu hastada semptomlar 20 yaşından önce ortaya çıkıyor.
Savunma sistemimiz alerjeni düşman olarak kodluyor
Küfler, ev tozları veya yabani ot polenlerinin artmasına paralel olarak semptomların da arttığını aktaran Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Filiz Gülüstan “Alerjen maddeyle ilk karşılaştığımızda savunma sistemimiz alerjeni düşman olarak kodlar, yani bu maddeye karşı hassasiyet gösterir. Sonraki karşılaşmada ise düşmanı tanır ve normalde vermesi gereken yanıttan çok daha şiddetli bir yanıt verir. Böylece burun akıntısı, sulu ve kaşıntılı kırmızı gözler, hapşırma nöbetleri, öksürme, kaşıntılı ve şiş burun, gözlerin altında koyu halkalar gibi alerjik rinit bulguları ortaya çıkar” diyor. Bu belirtiler hayatı tehdit edici olmasa da dikkat dağınıklığı ve uyku problemlerine neden olabiliyor; hastaların yaş gruplarına göre okul veya çalışma performansları ile yaşam kalitelerini olumsuz etkiliyor.
Soğuk algınlığıyla karıştırmayın
Belirtileri benzer olduğundan alerjik rinit ve soğuk algınlığı çoğu zaman birbiriyle karıştırılıyor. Ancak alerjik rinit enfeksiyöz bir hastalık değilken, soğuk algınlığında genellikle bir viral etken, mikroorganizma bulunuyor. Soğuk algınlığında çoğunlukla hastada ateş gelişirken ve 2 - 5 gün içinde şikayetler gerilerken, alerjik rinitte ateşe rastlanmıyor ve şikayetler azalmıyor, aksine artarak tekrar ortaya çıkıyor. Tüm bunların etraflıca değerlendirilmesi için hastalığın geçmesini beklemek yerine Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı veya Alerji, İmmünoloji Uzmanı olan bir hekime başvurmak gerekiyor.
Tedavide ilk aşama alerjenden uzak durmak
Alerjik rinitin henüz kesin bir tedavisinin olmadığını belirten Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Filiz Gülüstan “Tedavideki ilk aşama mümkünse alerjen maddeyi tespit edip, bu alerjenden korunmaktır. Buna ek olarak antihistaminik dediğimiz ilaçlar ve burun spreyleri ilk basamak tedavide sıklıkla kullandığımız ilaçlardır” diyor. Bu tedavilerden fayda sağlamayan hastalara ise aşı tedavileri uygulanabiliyor.
Alerjik rinite karşı 10 etkili önlem!
Bazı önlemlerle semptomların hafifleterek daha konforlu bir yaşam sürmenin mümkün olduğuna işaret eden Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Filiz Gülüstan, bu doğrultuda şu 10 öneriyi sıralıyor:
- Çevresel faktörler çok fazla olsa da ilk ve en önemli önlem, alerjenden korunmadır. Bu nedenle alerjenlerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışın.
- Çim biçme veya yabani ot temizliği gibi bahçe işlerinden kaçının, çünkü bu tip faaliyetlerde alerjenler havaya karışıyor.
- Dışarıdan eve geldiğinizde kıyafetlerinizi değiştirin. Duş alarak, deri ve saçlardaki alerjenleri temizlemeyi ihmal etmeyin.
- Bahar aylarında çamaşır, havlu ve çarşafları dışarda kurutmayın.
- Fazla polen olan dönemlerde şikâyetler başlamadan alerji ilaçlarınızı kullanabilirsiniz.
- Polen miktarı fazla olan günün ilk saatlerinde dışarıda zaman geçirmemeye özen gösterin.
- İç ve dış mekanlarda cam açmak yerine düzenli bakımları yapılan polen filtreli klimaları tercih edin.
- Ev temizliğini düzenli olarak Hepa filtresi olan vakumlu bir süpürgeyle yapın.
- Havanın kuru olduğu mevsimlerde odayı nemli tutmak için buharlı oda nemlendiricilerinden kullanın. Ancak cihazda mantar ürememesine dikkat edin. Evde nem oranını dengeleyin. Nem oranı yüzde 60’ı geçmemeli.
Toprak ve ev bitkilerinde yaşayan küfler etrafa yayılarak alerjilere neden olabilirler, bu duruma engel olmak için ev bitkilerini mümkün olduğunca azaltın.