SONBAHAR
Baharın da sonunun geldiğini nasılda bilirmiş insanoğlu. Bilirmiş ki yazdan sonraki duruma sonbahar demiş. Sonbahar, bir şeylerin sonu demek değil aslında. Yeni bir yaşam için bir şeylerin son bulması gerektiğinin habercisidir esasında. Yenilenme için ve yeni hayatlar için bir başlangıç, ilk adımdır.
Biz zannederiz ki doğa her şeyin sonunu sonbaharda yaşıyor. Bütün canlanmalar yenilenmeler hayat bulmalar ilkbaharda oluyor.
Yapraklar dökülüyor, otlar kökünü topraktan çekiyor; bitkiler adeta son günlerini yaşıyor, diğer canlılar yuvalarına çekiliyor; hayat durma noktasına geliyor.
Doğada yaşananlar; bir sporcunun başlangıç çizgisindeki, koşuya hazırlanması gibidir. Sonbaharda bir hazırlanmadır aslında. Bir son değil başlangıçtır.
İlkbahar nedir o zaman?
İlkbahar; sonbaharın, hazırlığının, çalışmalarının, emeğinin bir sunumudur. Bir sergi salonudur. Finaldir.
Bizim yaşamımızda da çok olur böyle durumlar.
Bir şeyler için uğraşır, didinir, kendimizi paralanırız ama yapılan işi bizden bilmez kimse. Başkalarından bilir. Çünkü işi başkaları üstlenir biz kenarda kalırız, “bunu ben yapmıştım” diyemeyiz.
Belki de bu yüzden kaynanalar zalimdir.
Evladını dokuz ay taşır karnında, sonra dünyaya getirir, büyütür, hayata hazırlar sonra bir güzel kız alır götürür.
Doğanın dengesidir bu. Doğada denge böyle kurulur.
Bir döngünün içinde yaşam döner durur. Bu döngünün içinde iyiler ve kötüler vardır. İyiler emeği kötüler tüketimi temsil eder. Emeği birileri verir, birileri de üretileni yer. Emek verenler, alınteri dökenler pek bilinmez. “Kim vermiş bu emeği” diye soranda olmaz.
Savaşlarda öyle değil midir? Bir sürü insan güzel yarınlar için ölür. Ölenlerin adları sanları bilinmez. Mezar taşlarında yazar isimsiz kahramanların adları.
Vitrindekini görür insanlar.
Hayatın acımasızlığı da buradadır işte. Gerçek emek veren, değer yaratan, alınteri döken yoktur ortada. Hak etmeyenler ortalıkta cirit atar; kazanılan nimetlerden dibine kadar yararlanır; mevkiinin, makamın zevkini, sefasını en iyi şekilde sürerler.
Değer yaratanlar, emek verenler, alınteri dökenler hep yok sayılmış, adları, sanları anılmamış, unutulup gitmişler.
İlkbaharın gözde olması gibidir aslında toplumsal süreçlerdeki durum. İkisinde de kadir, kıymet bilmeme vardır. Başarının arkasındaki isimsiz kahramanlar bilinmez, adları hiçbir yerde geçmez.
Kim sever sonbaharı? Kim farkındadır sonbaharın? Hiç kimse… İlkbaharadır tüm övgüler, ödüller. Nevrozlar, cemreler, kırklar, yediler, Hıdırellezler, Bir Mayıslar…
Bilinmese de gerçek emek verenler, verilmelidir her şeye emek. Sonbaharın değerini bilmelidir doğaya inat…