Belediye Başkanı, bir beldeye ve o yörenin insanlarına hizmet üretecektir. Hizmet alacak insanlar açısından Belediye Başkanı hangi özelliklere sahip olmalıdır?
Bugün belediye denince akla yol, su, kanalizasyon, park ve bahçeler gibi konuları yapan bir kurum akla gelmektedir. Her ne kadar bu hizmetlerde önemli ise de bunların yanı sıra yapılacak başka önemli çalışmalar da bulunmaktadır.
İmar planlarında rant değeri yükselen ve yükselme eğiliminde olan yerler Belediye başkanınca ve İmar müdürünce yakından bilinmektedir. O bölgeden veya o bölgenin yakınlarından alınacak arsalar da o bölge ile birlikte değer kazanmaktadır.
Eğer vicdanında hak – hukuk bilmeyen bir yönetici başkanlık yapıyorsa (bu hangi partiden olursa olsun) mutlaka kendine ve yakınlarına çıkar sağlamakta, arsasının değerinin yükseleceğinden habersiz insanların elinden ucuz fiyata arsa kapatılarak (satın alınarak) bir müddet sonra büyük gelirlere erişilmektedir.
Hangi insan kendi elindeki yetkiyle başka insanların kazanmalarını isteyebilir? İnsanın önüne gelen ve kendi imzası ile geçerli olacak olan böyle büyük bir geliri kendine, yakınlarına değil de başkalarına aktarabilir?
İlahi ve beşeri kanunlarda ile insan vicdanında yasaklığı su götürmez bir kural olan bu uygulamayı sizce yapmayacak belediye başkanı nasıl bir insan olmalıdır? Bunun için başkanın mutlaka yüksek bir ahlaka sahip olması gerekmez mi?
Acaba bu devirde böyle bir insan var mıdır? Varsa nerede, hangi siyasi kadroların içerisindedir? Bu insan, “çöplükteki bir inci tanesi gibi bulunmalı ve parlatılıp değerine uygun yere konulmalıdır”
İHALELER KİMLERE
Belediyeler ve özellikle de Büyük şehir belediyeleri yapılacak her işi ihale ederek müteahhitlere vermektedirler. İhale kanunu birçok kereler değiştirilmiş ve her seferinde daha iyi bir kanun hazırlanmıştır denilmişse de, “işi veren ve işi alan insan olunca arada bu işi kılıfına uydurmak da her zaman mümkün olmaktadır”
Şunu açıkça söylemek gerekirse dürüst ve düzgün iş yapanlar ihalelere girememektedirler. Zira bunlar ihale şartnamesinde belirtilen işleri aynen yerine getirmeye kendilerini mecbur hissettiklerinden o işin maliyeti yükselmektedir.
Hâlbuki işine hile karıştıranlar (ki bu gün maalesef ahlak bozulduğundan böyle adamlar çoktur) örneğin, şartname 3 kat boya istemişse bunlar iki kat boya ile işi savuşturmakta, kontrolör ile aralarında kurulmuş dostluk(!) sebebiyle “iş bitirme belgesini” imzalatabilmektedirler.
Tabii bu arada müteahhit bu işi alabilmek için fiyat indirimleri yanı sıra bazı açıktan ödemeler ve harcamalar yaptığı da duyulmaktadır.
Bu arada yakınların ve yandaşların o işlere talip olmaları halinde ihaleyi veren kuruşun başındaki şahıs ne yapacak, nasıl davranacaktır?
İşin burasında, işlerle ilgili kurulmuş bulunan ihale komisyonuna ve işin verildiğine dair onay imzayı atacak olan başkanın durumu önem kazanmaktadır.
Nasıl olacakta ihalelerde fesat, işlerde rüşvet olmayacaktır?
Yukarıda belirttiğim gibi bunun her zaman yasalarla sağlanması mümkün değildir. Bu doğruya açık, yanlışlara kapalı bir vicdan ve kemale ermiş bir ahlak işidir. “Yemeyecek, yedirmeyecek…” adaylığı döneminde seçimi kazanıncaya kadar “Harun gibi gelip…” görevden ayrılırken, “Karun gibi gitmeyecek…” bir insan bulunmalıdır.
DAHA DAHA…
Ormanlık alanların konuta veya kooperatiflere açılmaları (İstanbul’da boğazdaki villalar gibi), SIT alanlarının (korunma altına alınmış tarihi ve turistik alanların) konut ve işyerlerine devirleri gibi gerçekten büyük gelirler getirecek işler her zaman başkanların önünde olmakta, başkanlar, “vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışıp kalmaktadır”
İnşaat ve bina ruhsatları, küşatlar, iş yeri açma ruhsatları hep belediyenin elinden bitecek işlerdir. Haydi, gelin de çevresiyle, partisiyle ve parasıyla başkan olmuş bir insanı böyle büyük rantın kendisine veya yakınlara verilmesinden kurtarın bakalım.
Bu işlerin maddi ve manevi baskılarından kurtulabilmek, vicdanının sesine kulak vererek hak ve adaletten ayrılmamak “her kişinin değil olsa olsa er kişinin işi olmaktadır.” Bu er kişiyi yani “sağlam prensiplere ve milli değerlere bağlı insanı bulmak, onu desteklemek, diğer adaylardan fazla oy vererek seçilmelerini sağlamak, istediği işlerde ona yardımcı olmayı baştan kabul etmek” de hepimize düşen bir görevdir.
RÜŞVET NASIL KALKAR
Yıllardır, milletimizin kalbinden Allah korkusunun (insanın kendini sürekli oto kontrol yapabildiği) çıkartılmasına çalışılmakta bu değerleri taşıyan insanlar “gerici, yobaz, irticacı…” gibi itham ve iftiralarla resmi kurum ve kuruluşlardan uzaklaştırılmaktadırlar. Bunların yerlerini ise riyakâr, ikiyüzlü, dalkavuk ve menfaatçi (çıkarcı) adamlar almışlardır. Yeni seçilecek bir başkan da böyle bir kadro ile birlikte çalışmaya mecbur olabilir.
Buyurun, rüşvetsiz bir iş yapabilecek misiniz bakalım? Siz almasanız bile etrafınızdakiler almasıyla rüşvetin çamuru size de bulaşacaktır. İşi başarmak zordur ama imkânsız değildir. Bir atasözümüzde; “balık baştan kokar” denmiştir. Balık baştan kokmuştur ama yine “balık baştan düzelir” kaidesince (kuralınca) yine baştan düzelecektir.
Bunun için seçeceğimiz Belediye başkanını ve onunla birlikte seçilecek Belediye Meclisi üyelerinin listesine dikkat edelim. Bütün üyelerin “Milli ve manevi değerlerimize bağlı…” olup olmadıklarını kontrol edelim. Bizim bunları yapmaya imkânımız yoksa çevremizde kendisine güvendiğimiz insanlara soralım ve artık bir daha aldanmayalım.
Şu televizyon ve gazetelerin, “allayıp pulladığı adayları yıllarca denedik. Elimize hüsrandan başka ne geçti?” Her şey ortada değil mi? Artık yeter diyelim.
Bu seçimlerde iktidar partisinin belediye başkan adayına oy vermenin, onun şu kadar yıl iktidarda yaptığı icraatının desteklenmesi olduğunu da iyi bilelim.