Kur’an-ı Kerimin ilk suresi Fatiha suresini günde beş vakit namaz kılan bir Müslüman her gün en az kırk kere söylemektedir. Bu surede “ihdi nassıratel müstegiym – Bizi doğru yola ulaştır” diye dua etmektedir. Hemen arkasından gelen ayetlerde de “magdubi – azgınların ve dallin – sapkınların” yollarına değil demek suretiyle ayette karşımıza çıkan üç yoldan doğru yola iletilmemizi diğer iki yanlış yollardan korunmamızı istenmekteyiz.
Dikkat ederseniz günde beş vakit namazını kılan, orucunu tutan, haccına giden bir Müslüman, “Allah’ım, beni sırat-ı müsteğiymden ayırma demiyor da “Allah’ım bizi sıratı müsteğiyme ilet” diyor. Bundan şu anlaşılıyor ki ibadetlerimizin bizi sırat-ı müsteğiyme ulaştıracak vesileler olup, biz ayrıca Allah’tan sırat-ı müstegiym istemekteyiz.
Hem ben değil biz diyoruz, bununla birçokluğu kastediyoruz ve hem doğru yola iletilmemizi istiyoruz ki burada karşımıza bir yol, kavramı çıkıyor ve hem de mütemadiyen (sürekli olarak) bu duayı yapıyoruz. Birden fazla insanın bir yola birlikte çıkması onların otobüs, tren, gemi gibi… bir vasıta içinde gitmelerini gerektirir.
Dualarımızla sırat-ı müsteğime gitmek isteği yanında bir de bize verilen irade-i cüz’iyemizi kullanarak bu üç yol içinde doğrusunu bulmak ve doğru yola gitmek için çaba göstermemiz gerekmektedir. Doğru yolu bulmak ve ona gitmek için azimet göstermek insanı dünya ve ahiret saadetine eriştirirken, diğer iki yanlış yoldan birine gitmek elbette dünya ve ahiret felaketine düşmemizi sağlayacaktır.
Bu olayı biraz daha güncelleyerek ayete açıklık getirebiliriz. “Bir limana indik. Rıhtımda yolcularını bekleyen üç gemi durmaktadır. Bunlardan birisinin üzerinde “Medine’ye gider” yazarken diğer bir gemi üzerinde “Moskova’ya gider” yazmaktadır. Bir üçüncü gemi daha vardır ama üzerinde bir yazı yoktur. Ancak bu büyük ve lüks gemi ile birinci gemilerin hoparlörlerinden ezan sesleri, okunan kur’an-ı Kerim sesleri, sela sesleri gelmektedir. Birinci gemi ile üçüncü gemi içerisine daha önce binmiş sakallı sarıklı insanlar, başörtülü hanımlar bulunmaktadır.
Bu üçüncü geminin nereye gittiğini merak ederken, bu gemideki Kur’an-ı Kerim okunması bitiyor, “sadakallahül azim – Allah doğru söyledi” deniyor ve yapılan bir anonsla; “Gemimiz Washington’ ve Brüksele gider” açıklaması yapılıyor.
İşte bizim bineceğimiz gemi, dualarımız doğrultusunda yani “adil düzenin kurulduğu, İslam birliğinin sağlandığı… Medine” ise “istikametimiz doğru”dur. Moskova’ya giden gemi Komünizme, Washington’a giden gemi Kapitalizme, Bürüksel’e giden gemi Kapitalist sistemin içinde yuvarlanan AB Avrupa Birliğine yolcularını götürüp bırakacaktır. Rotası yanlış gemiye binen insan kadar namaz kılarsa kılsın, oruç tutarsa tutsun, Umreye giderse gitsin, bu ibadetleri gemilerin rotalarına tesir etmeyeceğinden onlar kendi rızalarıyla bu yolu kabul etmiş ve bu yanlış mekânlara gitmiş olacaklardır.
Bu üç geminin yanında onların fikirlerini savunan dernekler ve vakıflar da vardır ki onlar da ana geminin rotasın takip eden yardımcı gemilerdir. Böylece her üç yöne aslında üç ayrı gemi filosu yol almaktadır. Kendi isteğinizle yolunu beğendiğiniz filoda bir gemiye binmeniz, hedefinize ulaşmış olmanız demektir. Tabii “kendi düşen ağlamaz” diyen atasözünün hakikatini kabul etmek şartıyla.
Bu gemilere binmek demek onlara üye olmak, onları madden ve manen destek olmak, onları adına çalışmak ve seçimlerde onlara oy vermek demektir.