KURUDUK
Bu yıl yağışlar yeterli olmayınca, su kesintileri başlamış, ciddi bir su sorunu kapımıza dayanmıştı. Son anda ülke geneline yağan yağmur ve kar suları bir nebzede olsa ülkenin imdada yetişti. Böylelikle su sorunu da şimdilik rafa kalktı.
Allahtan yağmur, kar yağdı da ülke rahat bir nefes aldı.
Birkaç hafta daha kar, yağmur görmeseydik, ülkede en çok konuşulan konu su olacaktı. Haber kanalları su ile ilgili haberler yapacak, tartışma programları su üzerine olacak, ülke siyaseti suyu tartışacak, muhalefet, iktidarı su politikası üzerinden sıkıştıracaktı.
İstanbul’da değil tüm ülkede su sorunu yaşandığı bir gerçektir.
Yağış almayan ekili, dikili tarlalar, meralar kurumuş; içme suları azalmış, su kesintileri belli bölgelerde başlamış, ülkede ciddi anlamda bir kuruma gerçekleşmiştir.
Artık kuruma sinyalleri değil “Kuruduk!” denilecek seviyeye gelinmiştir.
Köyümüzün çeşmelerinden gece gündüz hiç kesilmeden şarıl şarıl akan suların bir gün biteceği, suyun marketlerde şişelerde satılacağı; insanların suyu marketlerden satın alacağı hiç aklıma gelmezdi.
Hep su zengini bir ülke olduğumuzu düşünürdüm.
Üç tarafı denizlerle çevrili; dağları, ovaları, nehirleri, gölleri, barajları bol ülkenin her yeri su sanırdım.
Şimdi daha iyi anladım su konusunda fakir bir ülke olduğumuzu.
Gelecekte savaşlar; petrol, yer altı ve yer üstü kaynakları paylaşımları üzerine değil, su paylaşımları üzerine olacaktır; adına da “Su Savaşları!” denilecektir.
Bu gelecek çok uzak değildir.
Geleceğin petrolü sudur.
Görünen odur ki; şimdiden önlem alınmazsa ülkede ciddi bir su sorunu ile karşı karşıyayız. Tüm bilimsel veriler bunu gösteriyor.
Çalan tehlike çanları ülkemizedir.
Ülke olarak su politikamızı gözden geçirmeliyiz.
Gerekli önlemleri biran önce almalıyız.
Bu işin şakası yok.
Yarın çok geç olabilir…
Kuruduk!
Gerçekten kuruduk…