İÇSELLEŞTİRME
Ülke olarak en büyük sorunumuz; konuşulanı, edileni, tutulanı, davranışa dönüştürememek, yaşam tarzı haline getirememektir.
Her şey kuru laftan ibaret.
Söylem var icraat yok.
Hep hamaset… Hep laf…
Ortamlarında mangalda kül bırakmayanlar…
Konuşmalarda vatan için ölenler…
Kürsüye çıktığında söylenmedik söz bırakmayanlar…
Cuma hutbelerinde çok güzel vaiz edenler…
Vatan için canımı veririm diyeler…
İş icraata gelince durum bambaşka bir hal alıyor. Söylenenle yapılanlar birbirine hiç benzemiyor.
“Her koyun kendi bacağından asılır!” misali, bireyci ve bencil bir yaşam alıp başını gidiyor.
Ahlak, dürüstlük, sevgi, saygı söylemde kalıyor…
“Gemisini kurtaran kaptandır.” “Her koyun kendi bacağından asılır.” yanlışı, doğru kabul ediliyor. “Acırsan acınacak duruma düşersin, düşene birde sen vur!” anlayışı insanların beynine işleniyor…
Okulda öğretilenler, İslam dininde anlatılanlar, büyüklerin nasihatleri; gelenekler, görenekler hep söylemde kalıyor…
Bir içselleştirme sorunumuz olduğu ortada...
Görünen köy kılavuz istemez.
Bir yerden başlama vakti çoktan gelmiş ve de geçiyor.
Güzel bir toplumda yaşamak istiyorsak: söylediklerimize önce birey olarak kendimiz inanmalıyız ve de inandığımız bu değerleri önce kendimiz hayata geçirmeliyiz.
Biz değişirsek toplum; toplum değişirse ülke değişir...
Hep birlikte başarabiliriz.
Ne dersiniz?