1975 yılı Nisan ayı başındayız. O yıl ben, MSP Milli Selamet Partisi Gençlik kolları Genel Başkanı olarak çalışıyorum. Bir gün Genel merkezde Genel Başkanımız Hocamız Prof. Dr. Necmettin Erbakan beni çağırdığını söylediler. Ben de hemen gittim. Bana;
“Nevzat, 29.Mayıs İstanbul’un fethedilişinin seneyi devriyesi. Biz bu sene İstanbul’da bir fetih kutlama merasimi olarak yapacağız. Şimdiden hazırlıklarınızı yapın” dedi.
Çok önemli bulduğum bir hususu açıklamak istiyorum. Hocamız gençlik konularında araya başka insanları koymaz, bir şey buyuracaksa direkt olarak bana bildirir, bir şey isteyecek olsa benden isterdi. Mesela parti Genel Balkan yardımcılarından biri Yan kuruluşlar başkanı olduğu halde bizim onunla hiçbir temasımız olmazdı. Hocamızın bu hareketi elbette gençliği yetiştirmek onları Milli Gençlik haline getirmek arzusundan kaynaklanıyordu.
Sonradan (Hocamızın vefatından sonra) öğrendiğimiz de ise Genel Başkan yardımcılarını pas geçerek benim gençlik konularını Hocamıza iletmem, Genel Başkan yardımcılarının bana içerlemelerine sebep oluyormuş. Ama ben ne yapabilirdim ki bu sistemi Hocamız kurmuş ve yürütmüş, ben sadece Hocamızın bu isteğine uymuştum.
SİYASET HER İŞİN BAŞIDIR
Ben odama dönünce, kafamdan bir plan yaptım. Önce bu konuda tecrübeli (gençlik çalışmalarında daha önceleri bulunmuş) isimlerin bir listesini yaparak onları bir istişare toplantısına çağırdım. Toplantıya davet ettiğim insanların hemen hepsi katılmıştı. Kendilerine konuyu açarak; “Bu sene 29.Mayıs günü İstanbul’un fethinin seneyi devriyesini İstanbul da yapacağız. Hocamız bizden hazırlık yapmamızı istiyor. Ne yapalım, nasıl yapalım…” dedim.
Şimdi ismini hatırladığımız şura heyetinden rahmetlik İsmet Conkar başta olmak üzere diğer bazı üyelerimiz de “29.Mayıs İstanbul’un fethi gününü yıllardır MTTB Milli Türk Talebe Birliği İstanbul da yapmaktadır. Biz yeni bir başlangıç yapacağımıza MTTB ye destek olalım” diyerek görüşlerini bildirdiler.
MTTB İstanbul Cağaloğlu’nda Genel Merkez binası olan ve yıllardır Müslüman öğrencilere eğitim ve öğretim sahasında yardımcı olan bir dernek. Ben kendilerini ilk defa 1968 yılında Yüksek tahsil hazırlık kursları için İstanbul’a gidince tanıdım ve MTTB’nin eski Genel Başkanlarından birkaç tanesi ile de bizzat tanışmak ve konuşmak mümkün oldu. Hepsinin de efendi ve iyi niyetli çocuklar olduklarını gördüm. Ancak…
EMİR DEMİRİ KESER
MSP Gençlik kolları Genel Başkanlığının bu konudaki istişare sonucunu, bir fırsat buldum ve Hocamıza anlattım. Hocamız adeta gürledi ve “İstanbul’un fethi kutlamalarını yıllardır belki 40 ayrı teşkilat yapmaktadır. Ancak bunların arasında sadece biz yoğuz. Git ve hazırlınızı yapın” diye kesin emir verdi.
Ben de kendi odama geçerek İl Gençlik kolları Başkanlarıma “29.Mayıs Fetih günü kutlamaları bu yıl Milli Görüşücüler olarak İstanbul’da yapılacaktır. Hazırlanın” diyerek talimatımı verdim.
Birkaç gün sonra yine Hocamızla birlikte olduğumuz bir gün bana; “Bak, Nevzat…” dedi “Verilen emirler, yapalım mı, yapmayalım mı diye istişare edilmez. İstişare, gelen bir emri en güzel şekilde nasıl yapabiliriz, diye yapılır” diyerek açıklama yaptı.
İyi bilmeliyiz ki bizim çalışmalarımız bir dergâh çalışması değil bir karargâh çalışmasıdır. O sebeple kendi içlerinde kullandıkları prensipler her ikisi de inançlarımızdan kaynaklandığı halde farklı farklıdır.
Biz, MSP Milli Selamet Partisinin Gençlik kolları olarak İstanbul’un 522. Fetih yıl dönümünü Anadolu’nun her il ve ilçesinden akın akın İstanbul’a gelen gençlerle bir büyük stadyumu doldurarak kutlamış ve “Biz, biz, biz… Fatihlerin nesliyiz” sloganlarımızla İstanbul semalarını çınlatmışızdır.
FETİH İLK ŞARTI FETİH RUHUDUR
Hocamız, stadyumu hınca hınç dolduran Milli Gençliğe hitap ederken, fetih gününü Milli Gençliğe hediye etmiş ve günün adını da “Fetih ve gençlik günü” olarak ilan etmişti.
Hocamız konuşmasında, “Bir fethi yapabilmek için gençlerimizin fetih ruhuna sahip olmasının şart olduğunu” söyleyerek; “Fethin üç önemli şartı vardır. Bunlar, Sultan Fatih gibi bir kumandan, Akşemseddin, Molla Gürani, Gelenbevi, Molla Hüsrev gibi âlimler ve Ulubatlı Hasan gibi askerlerdir” demişti.
KONTROLLU SAĞCILIK VE SOLCULUK
Ülkemizde, sömürücü Kapitalist düzenin taraftarı derin devlet, 1950 den sonra gelişen İslami, Solu ve ırkçı hareketleri kontrol altında tutmak ve her kesime dernekler kurdurarak, onların Genel kurullarında istediği kişileri Genel Başkanlığa getirerek, onlara maddi destekler sağlayarak gençlik hareketlerini kontrol altında tutmaya çalışmıştır.
Müslüman gençler için kurdurduğu dernekler de gençlerin türlü ibadetlerini yapmalarını desteklediler ama onların cihat ruhuna erişmemeleri için azami gayret gösterdiler. Mesela İstanbul’un yıllarca fethi günleri kutlandı ama bu kutlamalar sadece bir gösteriden ibaret kaldı.
Şimdi yukarıda anlatmaya çalıştığım hususun tipik bir örneğini vermeye çalışayım.
1970’li yıllarda olacak zannederim, uzun bir süre MTTB’nin üst kademelerinde yöneticilik yapmış, sora 1985 seçimlerinde Milli görüşe gelmiş. Milli görüşün partisi RP Refah Partisi, onu listesine alarak Milletvekili aday adayı yapmış. O da gittiği her yerde Milli görüşü ve Refah Partisinin hizmetlerini anlatmış. Neticede Milletvekili olmuş. Bu arada Refah-Yol hükümeti kurulmuş. Bu hükümette Bakan olarak görev yapmıştı.
Siz bu insana Milli görüşün ne manaya geldiğini bilmiyor, diyebilir misiniz?
Sadakatin İslam’da çok üstün bir meziyet olduğunu ve yine sadakatin davasına ve liderine bağlı olmak olduğunu bilmediğini söyleyebilir misiniz?
Rahmetlik Hocam ise o günlerde “Milli Görüşün ne manaya geldiğini bilen birisini siz kapıdan kovsanız o pencereden geri gelir” diyerek bizlere ölçü vermeye çalışıyordu.
Ama bu insanın bir müddet sonra Milli görüşten ayrıldığını ve onun karşısında ve bu hareketi bölecek insanlar arasında bir partide görürseniz ne dersiniz?
Söylenecek tek şeyin, “Bu insan çekirdekten yetişmemiş ki… Hayatında ki bu dalgalanmalar bu yüzdendir” demez misiniz?