Bir milletin geleceği çocuklarıdır, gençleridir. Eğer çocukları ve gençleri mutlu ve mes’ut ise o millet de mutlu ve mes’ut demektir. Yok, gençleri üzüntü ve dert içinde ise o millet de dert ve üzüntü içerisinde kıvranıyor demektir. Bu göstergeler, ülke yöneticilerinin ve bizzat milletin her zaman başvuracağı gerçekçi göstergelerdir.
Ülkemiz, gençlerinin durumuna baktığımızda gençlik açısından manzara pek hayra alamet değildir. Birçok genç parasızlık yüzünden öğrenimine devam edememekte, çalışacağı bir iş de bulamamakta babasının kendisine vereceği az bir harçlıkla yaşamaya çalışmaktadır.
Üniversitelerde okumaya çalışan gençler ise yarınından emin değildir. Okul bitince bir iş bulup bulanacağı meçhuldür. Ancak okul bitince nereye girecek, hangi işte çalışacak bunun endişesini taşımaktadır. Şu anda binlerce yükseköğrenim yapmış gencimiz mesleğine uygun iş bulamadığı için bir kısmı ucuz pahalı aldığı bir motosikletle kuryelik yapmaya çalışmakta, harçlığını kazanmak için uğraşmaktadır.
GENÇLER EVLENEMİYOR
Birçoğu askerliğini de yapmış olmasına rağmen bekârdır. Anlaşabileceği, kendine uygun bir eş bularak yuvasını kurarak mutlu bir yaşama geçememiştir. Ortalığın zamları (enflasyon) (kiralar, mal ve malzeme fiyatları, masraflar) almış başını gitmiş olduğundan, hayatın bu yükünü taşıyamayacağı korkusunu taşımaktadır.
Bir Allah’ın kulu (yönetici) da çıkarak bu gidişe dur dememektedir.
Üstüne üstlük bir de medeni kanunda yapılan değişiklikle erkekler köleleştirilmiş, eşler arasında çıkabilecek bir tartışmada “kadının beyanı esas alındığı için” erkek her zaman suçlu durumuna düşmektedir. Söz konusu kanuna göre suçlu olan Züleyha değil Yusuf’ur.
Ekonomik sıkıntılar, hukuki sorunlar, ahlaki çıkmazlar, insani konular üst üste bindiği için gencimiz bu sorunları kendi aklıyla aşamamakta ve “Bu ortamda ben evlenmemeliyim” diye düşünmekte ve maalesef gençlerimiz 30 – 35 – 40 yaşlarına kadar bekâr olarak yaşamaktadır. Sonra da yaşlanma alametleri göstermekte ve zürriyetsiz bir nesil gözümüzün önünde heder olmaktadır.
Belki de işim gereği her gün birçok anne ve baba beni telefona arayarak veya yanıma gelerek özellikle oğullarının evlenme yaşını doldurduğu halde bir türlü evlendiremediklerini yana yakıla anlatmaktadırlar.
Sorun sadece erkek çocuklarımız için değildir. Kız çocuklarımız da en az erkek çocuklarımız gibi mağdur olmaktadır. Gençliğinde kendisine talip çıkmayan veya uygun bir eş bulayım diyerek uygun olmasa da flört yapan genç kızlar, bir müddet sonra yani yaşı 30 – 35’i bulunca ya evde kalmakta veya flört ettiği gencin kendisini terk etmesiyle dünyası ve hayalleri yıkılarak yalnızlığa itilmektedir.
Bir müddet sonra bu kızın anne ve babası da vefat edince bu sefer tam bir yalnızlığa itilmekte varsa ya eniştesinin veya yengesinin yanında bir sığıntı gibi yaşamaya devam etmektedir.
Çünkü her evlenen erkek bir genç kızı yanına eş olarak alacağından böylece her evlenen kız da mutlu bir hayatın yolcusu olmaktadırlar. Hâlbuki delikanlı evlenemeyince kendisi ile birlikte bir kızı da bekâr bırakmakta, onun da yuvasını kurmasına engel olmaktadır. Hâlbuki Allah (c. c) Nur suresi 32. Ayette “Bekâr olanlarınızı evlendirin” buyurarak bize bu konuyla ilgili namaz kılın, zekât verin şeklinde bir emir vermiş bulunmaktadır.
İDARECİLERDE SORUMLULUK
Milletinin derdiyle dertlenmeyen bir idareci o milletin idarecisi olamaz.
Sözümüz burasında Cumhurbaşkanımıza ve Bakanlar kuruluna bir teklif yapmak istiyorum. Geliniz tek gündem maddelik bir toplantı yapınız. Cumhurbaşkanı olarak, Bakanlar kurulu olarak, bu madde de neler yapabilirizi görüşünüz ve çözümleri ortaya koyunuz. Öyle ya elinizde binlerce insanın çalıştığı bir devlet ve Bakanlıklar var, binlerce maddi ve manevi imkânlar var.
O gündem maddesi; “Gençlerimizi nasıl mutlu kılabiliriz?” olmalıdır.
Bu madde de işsizlik, enflasyonun düşürülmesi, pahalılık ve zamların önlenmesi milli gelirin adil bir şekilde dağılımı, gençlere faizsiz evlenme kredisi verilmesi gibi daha yüzlerce binlerce konu gündeme gelecektir.
Bu toplantıda tek şartın; “Oynamaya gönlü olmayan gelinin yerim dar” bahanesi üretmemesidir.
Nevzat Laleli