1975 -1980 ihtilalına kadar MSP Milli Selamet Partisi Denizli müfettişi olarak görev yaptım. İhtilaldan sonra RP Refah Partisi kurulunca da yine 5 sene daha Denizli Müfettişliğine devam ettim. Müfettişliğim süresince her ay muntazam olarak Denizli'ye gidiyor, il ve ilçe teşkilatlarının çalışmalarını takip ediyor ve onların çalışmalarına yardımcı oluyordum.
Bu sure içerisinde Denizli içinde, ilçelerinde ve köylerinde birçok dost ve tanıdıklarım oldu. Hatta “Ben Denizliliyim, diyenlerden fazla Denizli’yi tanıyorum “ iddiasında bulunuyordum.
1987 seçimlerinde Refah Partisi Milletvekili listesinden birinci sıradan milletvekili adayı oldum. Şu ana kadar 25 yıl geçmiş. Hatırlayabildiğim kadarıyla Denizli eşrafından RP İl Başkanı Mehmet Kaplan, Yönetim kurulu üyeleri, Cafer Tayyar Hocamız, Muhammed Serter, Ali Eskicioğlu, Pastacı Emin, Nizamettin Güler, Ferit Kocamanoğlu, Tavas’dan Mehmet İstanbullu, Kavurgacılar ve daha ismini hatırlayamadığım bir çok dostum ve dava kardeşim.
Denizli Milletvekili adayı olduğum günlerde bana evinin anahtarını vererek gece kaçta olursa olsun kapıyı açıp girin diyen ve sabahları kahvaltıyı yapmadan salmayan Ali Osman Ece ve onun hanımına hayır dualar etmeyi borç biliyorum.
Denizli de genellikle de merhum Talat Baydil’in evinde misafir kalıyordum.
Yıl 1978. Talat Beyde misafirim. Sait Nursi Hazretlerinin Sözler adındaki kitabını getirdi ve Mehd-i Resul bölümünü açtı ve bana Nevzat Bey dedi, Üstad bu bölümde MSP den bahsetmiş dedi.
Biz iyi biliyorduk ki Üstat kitaplarında siyasetten bahsetmez. Onun meşhur sözüdür. “Euzü billa himineşşeytane vessiyase yani şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım”
Tabii siz Üniversite öğrenimi seviyesinde söylenmiş bu sözü, ilkokul seviyesinde ki insanlarla konuşursanız onlar hemen size “Biz siyasetten uzağız” diyerek bu sözü söyleyerek ve toplumun hak ölçülerinde sevk ve idaresinden kaçınacaklardır.
Hâlbuki İslam’ın Mekke ayetleri iman ve esaslarını anlatırken Medine de inzal olan ayetler Ahkâm ayetlerini anlatmakta ve baştan sona siyasetten bahsetmektedir. Peygamberimiz kendisi aynı zamanda Devlet Başkanıydı ve Müşrikler başta olmak üzere Yahudilerle de sözleşmeler yaparak onları idare etmekteydi. Müslümanlar 1. ve 2. Akabe biatlerinde ona biat ederek devlet başkanlığını kabul etmişlerdi. Raşit Halifeler Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali efendilerimiz birer devlet başkanıydılar ve siyaset yapmışlardır.
O halde Said Nursi hazretlerinin bu sözü söylemesinin sebebi nedir?
Yakinen biliyoruz ki ülkemizde 1950 de önceki devirler tek parti devirleriydi ve Müslümanlara büyük işkence ve zulümler yapılmaktaydı. Said Nursi Hazretleri siyaset yapmak isteseydi bile buna imkân bulamayacağı bir ortam içindeydi.
İkincisi de bu sözü söyleyerek kendisini iktidarın takibinden kurtardı ve eserleri yazmaya talebelerini yetiştirmeye ağırlık verdi.
Nitekim bizzat Said Nursi hazretleri 1950 seçimlerinde talebelerine CHP karşısında DP Demokrat Partiyi desteklemelerini söyledi ve “Ama bilin ki DP de (hakkı savunan bir parti değil) Onu “ehven-i şer olarak yani şerrin biraz daha iyisi” olarak destekleyin dedi.
SÖZLER DE NE YAZIYOR
Talat Bey elindeki kitabı okumaya başladı.
"Mehdi-i Resul geldiğinde elindeki mucizakar manevi kılıçla Süfyan ve Deccal ordularını zir-ü zeber edecek. Adeta iki dağ dengedeyken bir çakıl taşı ikisini de ağdıracak. İki dev güreşirken bir çocuk ikinci de yıkacak"
Sonra bana döndü. Bu gün yılların iki büyük partisi olarak AP ve CHP sanki iki dağ, sanki iki dev gibidirler. MSP hem yeni kurulmuş ve hem de taraftarı az olduğundan onların yanında sanki bir çocuk gibidir. MSP, CHP ile bir araya geliyor koalisyon kuruyor ve AP ni ağdırıyor veya yıkıyor. Daha sonra AP ile koalisyon yapıyor, bu sefer de CHP yi ağdırıyor veya yıkıyor, dedi.
Said Nursi Hazretleri burada maddi kılıç veya silahtan bahsetmiyor, diyerek Mucizekâr manevi kılıçtan bahsediyor. Alla hu alem bu ifade ise Milli görüş’ün savunduğu “Milli görüş ve Adil düzen” olarak söylenen sloganları ve basına verilen beyanatlardır. Çünkü bundan önceki partiler hep faizci, sömürücü, ahlaksız Kapitalist sistemin taşeronluğunu yapmışlardır. Ayrıca bu ifade içinde Süfyan ve Deccal isimleri geçiyor. Deccal tüm inkârcılık demektir. Süfyan ise iki yüzlülük diğer adıyla Münafıklık manasına gelmektedir.
Bu konuyu bu şekilde ele alan kimseyi duymamıştım. Basiret ve feraset sahibi bir insanın meseleye bakış açısını görüyor musunuz?
Talat Bey’e Allahtan rahmet diliyorum.