GERÇEK SANDIK, KANDIK!
Nefes alırdı ahşap evler,Yıktık, beton binalar yaptık,
Hafife aldık, oyun sandık her şeyi,
İnsanlığı nefessiz bıraktık…
Koşa koşa indik köyden şehre,
Fütursuzca beton ormanlara daldık.
Kırdan, bayırdan, dağdan olduk ırak,
Doğadan, doğaldan uzak kaldık…
Bakkalı, manavı, kasabı sudan ucuza sattık,
Selamı sabahı kestik, eyvallahı bıraktık.
Gözü kapalı AVM’ye, mağazaya kucak açtık,
Unuttuk vefayı, 3 harfli marketlere daldık.
Bıraktık tarlada, tabanda, ambarda bereketi,
Bulguru dağarcıkta, unu çıkıda aradık.
Kandık insanoğlu kandık,
Kana kana içtik cehaleti,
Üç kuruşluk yalan dünyayı,
Üç kuruşluk yalan dünyayı, gerçek sandık.
Kandık insanoğlu, kül olduk yandık…
Boğazımız düğümlendi,
Nefessiz kaldık, tepeden tırnağa tıkandık,
Kalmadı takatimiz, halsiz kaldık.
Üç kuruşluk yalan dünyayı,
Üç kuruşluk yalan dünyayı, gerçek sandık.
Anlaşılıyor ki tadı kaçtı hayatın azizim!
Şekerin, çayın, ekmeğin,
Tuzun, elmanın, armudun, eriğin, narın eski tadı yok!
Ağızlarda tat ara ki bulasın…
Dokunsan ağlayacak insan yığınları var!
Dokunsan yıkılacak beton binalarda yaşıyorlar!
Yaşıyorlarsa!
Güvence önce kendine yazdı, söyledi…
Üç kuruşluk yalan dünyayı,
Üç kuruşluk yalan dünyayı, gerçek sandık dedi.
Güvence
…/…
EŞEĞİN MERTEBESİNİ YÜKSELTİRSEN…
Nasrettin Hoca bir vakit eşeğini hava alsın diye, zar zor evinin damına çıkarmış…
Aradan bir müddet geçtikten sonra; ‘Yeter artık, inme vakti geldi.’ diyerek, eşeği damdan aşağıya indirmek için yularını çekmiş, kan ter içinde kalmış Nasrettin Hoca, ama nafile yere uğralmış. İnmemiş eşek bir türlü…
Yorulan Nasrettin Hoca, damdan inmeyen eşeğe; ‘Ne halin varsa gör!’ diyerek, eşeği evinin damında bırakıp kendisi damdan aşağı inmiş…
Nasrettin Hoca evinin damından inince, oynama alanı bulan ve rahatlayan eşek, hoplamış, zıplamış durmuş Nasrettin Hoca evinin damında…
Eşek öyle çok zıplamış ki, en sonunda toprak olan Nasrettin Hoca evinin damı daha fazla dayanamamış ve delinmiş, aşağıya düşen eşekte ölmüş…
Eşeğin akıbetini ibretle izleyen Nasrettin Hoca, hemen gereken dersi çıkarmış…
Nasrettin Hoca, demiş ki; ‘Demek ki, eşeğin mertebesini yükseltirsen, hem bulunduğu yere zarar veriyor, hem de kendisine...!’
Sözümüz meclisten ta içeri!
Yuları nereye çekersen çek!
Ves’selam…
…/…
GİREMEZSİNİZ…
Tabloyu inceleyen bir sanat eleştirmeni ressama sordu: Güzel bir tablo doğrusu, ama anlamını bir türlü kavrayamadım…
-‘Adamın vurduğu kapı hiç açılmayacak mı? Ona kapı kolu çizmeyi unutmuşsunuz da’
Ressam gülümsedi…
-‘Adam sıradan bir kapıya vurmuyor ki’ dedi ve tablosunu izah etti…
-‘Bu kapı, insanın kalbini simgeliyor…
Ancak içeriden açılabildiği için dışarıda kol olması gerekmiyor...’
O kapı size içeriden açılmamışsa GİREMEZSİNİZ!
Ves’selam
Fotoğraf: 18. yüzyıl ünlü ressamlarından William Holman Hunt’ın bir tablosu, Londra Kraliyet Akademisinde sergilenir. Bir bahçeyi tasvir eden “Evrenin Işığı” tablosu.