NE KADAR ÇOK BİLİYORUZ
Sohbet ortamlarında bir şey çok dikkatimi çeker; orada bulunanlar hangi konu konuşulursa konuşulsun, o konu hakkında mutlaka bir fikir beyan ederler. Hem de, o konuların uzmanlarına taş çıkartırcasına. O kadar kendine güvenle fikir beyan ederler ki, sanırsınız ki, çözümün tek adresi onlardır.
İnsanın olduğu her yerde buna benzer sohbetlerle karşılaşırsınız. Okumuşu, okumamışı her konuda fikir sahibidir. Anlayacağınız çok politik bir toplumuz.
Kendi kendime dedim ki; “Ne kadar çok biliyoruz” bilmediğimiz bir konu yok. Her konuda söyleyecek bir çift sözümüz var. Hem de bilimsel ve kitabi, aynı zamanda felsefik ve sosyolojik manada.
Diyelim karşımızdaki öğretmen, konu çocuk. Hemen öğretmene nasihat vermeye başlarız: “Bak hocam! Bunları döveceksin, yoksa hakkından gelemezsiniz.” Der devam ederiz; “ Yok öyle iyi davranmak, söz anlatmak. Bizim zamanımızda, öğretmenin karşısına geçecek, konuşacak, bir şey diyeceksin, vallahi billahi öğretmen öldürürdü. Şimdi ne bu ya! Saygı diye bir şey kalmamış. Adam olacak çocuk belli olur. Zorla bir şey olmaz hocam!” “bir şey diyeyim mi; falanın oğlu okudu. Neden, çünkü içinde varmış çocuğun” diyerek ne kadar bilgili olduğunu karşısındakini eze eze hissettirir.
Sağlık konuları içinde aynı yol izlenir. Sanki altı yıl değil de on altı yıl tıp okumuş, ömrünü tıp dalına harcamış, tartışmasız tek bilendir. Konuşulan her hastalık hakkında mutlaka bir teşhis konur, tedavi yöntemleri önerilir ve sonunda da mutlaka hastayı iyileştirir. Cem Yılmaz hesabı; “işte ondan! Aynısından!”
Ülkenin yönetilmesi konusuna ne demeli!
En çokta bu konuda bilir bizim toplum. Her bir vatandaş özel yetişmiş bir siyasetçidir. Başladı mı ülke kurtarmaya kimse durduramaz. Her şeyi eleştirir, her yapılan yanlıştır. Hiçbir proje adam gibi yapılmaz.
Dost muhabbetlerinde, dert dinlemede de öyledir bizim işler. Diyelim arkadaşımızın derdini dinleyecek, daha karşı taraf derdini anlatmaya başlamadan, ağzından lafı alır başlarız kafa ütülemeye; anlatacağına, anlattığına bin pişman olur.
Bir dinle! Bir bekle bakalım!
Dinlemeyen, empati kurmayan, hoş görmeyen, paylaşmayan, sevmeyen, sevemeyen, demokratik olmayan bir toplum davranışıdır bizimkisi.
Yukarıdaki özellikler sığ bir toplum bireylerinin klişeleşmiş insan tipleri örneğidir. Her alanda sıkıntı yaratır. Yaptığı her davranışı doğru kabul eder. Geriye dönülemez hataların tek adresidir. Dünyanın, kendi ülkesi veya yaşadığı yerle sınırlı olduğunu düşünür ve öyle davranışlar gösterir.
Bilen insan ağır olur, hoş görülü olur. Her şeyden önemlisi dinlemesini, saygı göstermesini bilir. Bilimin, edebiyatın, sanatın bin yıllar boyu onca uğraş ve çabalar sonucu günümüze geldiğini kavrar ve değer verir. En önemlisi de, elinden geldiği kadar anlamaya, kavramaya çalışır.
Empati kurar.
Okuyan, araştıran insan okudukça, öğrendikçe, ne kadar az şeyler bildiğine inanır ve bu gerçeği kabul eder. Bilgiye ulaşmak için elinden geldiği kadar çaba gösterir.
Çok şey bildiğini iddia eden “hiçbir şey bilmiyor” demektir.