Kusura bakmayın ama ben hiç endişelenmiyorum..
Hoplasanız da zıplasanız da bu davayı sulandıramazsınız, değersizleştiremezsiniz...
İyi dinleyin susak kafalılar!...
Siz de biliyorsunuz ki, Ergenekon günbegün çözülüyor...
Darbe planları tüm bilgi ve belgeleriyle savcıların elinde..
Generalinden en düşük rütbeli subayına, muvazzafından emeklisine kadar onca asker yargı önünde hesap veriyor..
Ergenekon’un sivil bağlantıları; akademisyeni, politikacısı, STK’sı, bürokratı, gazetecisi..vs, de tek tek deşifre oluyor...
Terör örgütleriyle nasıl işbirliği yaptıkları ortaya çıkıyor...
Danıştay saldırısı, Malatya katliamı gibi en insanlık dışı, aşağılık eylemlerle olan bağlantıları da gözler önüne seriliyor...
Ve bunlarla ilgili cephane, mühimmat da dahil olmak üzere, imzalı belgeler, dosyalar, CD’ler, el ürünü yazışmalar ve çizimler, ses kayıtları..vs, ne tür delil istiyorsan mevcut.. Hepsi savcıların hakimlerin önünde...
Cuntacıların kirli oyunları ayyuka çıkmış... Örtbas edilecek bir tarafı da kalmamış..
İşte bu yüzden, ne yaparsanız yapın, siz bu davayı sulandıramazsınız...
Dinleyin şimdi şavalaklar!...
Bu saatten sonra ‘basın özgürlüğü tehdit altında, gazeteciler tutuklanıyor..’ martavalını da yutturamazsınız...
28 Şubat’da, “o çok özgür olduğunuz dönemlerde!..”, yediğiniz naneleri unuttuk sanmayın...
O kadar özgürdünüz(!) ki, aynı gün aynı manşetleri atarak demokrasiye balans ayarı çektirdiniz!...
Aczi Mendi adında çakma tarikat keşfettiniz, ‘Captagoncu’ Ali Kalkancı’yı Şeyh diye kakaladınız...
Velhasıl, irtica komedyası adına yapmadığınız kepazelik, şarlatanlık kalmadı...
‘Basın özgürdür, gazeteci özgürdür..’ dediniz, halkın özgürlüğüne kastettiniz...
Şimdi de kalkmış; ‘bilmem şu kadar gazeteci içeride, şu kadarı yargılanıyor..’ diye çemkirmiyorsunuz..
Referans da hazır; ‘çağdaş demokratik ülkelerde böyle şeyler olmaz.. Bakın Avrupa’ya!..’
Ulan, olmaz tabi..
Çünkü onlarda, sizin gibi provokasyonla, sipariş mizansenle ‘şartları olgunlaştırma imkan ve kabiliyetine’ sahip, ‘darbeye teşne gazeteci’ yoktur da ondan!..
Savcı diyor ki; ‘Söz konusu soruşturma, bir kısım basın mensubunun gazetecilik faaliyetleri, yazdıkları ve görüşleriyle ilgili değil..’
Ama bizzat siz, gazetecilik dışında her türlü faaliyette bulunduğunuz için, bunu da kabul edemiyorsunuz haklı olarak!...
Keza Ahmet Şık’ın kitabı için ‘dezenformasyon amaçlı, talimatla yazdırılmış, örgütsel döküman..’ diyor, savcı...
Hemen salağa yatıyorsunuz; ‘Yayınevi basılır mı, kitaptan örgütsel döküman olur mu?..’
Tamam o zaman bırakın PKK kitap yazsın!... Dağa çıkmanın yollarını gösteren el kitabı olsun PKK’nın!... DHKP-C de basın özgürlüğünden yararlansın canım!.. Onlar da ‘kamp eğitimi’ kitapçığını sürsünler piyasaya!... Devrimci Karargah hücre evi yapılanmasının püf noktalarını anlatan broşür bastırsın... Gazeteleri olsun, yazarları olsun!... Basın özgürlüğü denen bir şey var canım!...
Anlıyorsunuz değil mi kaşalotlar?!..
Dedim ya, ben endişelenmiyorum... Bu saatten sonra bu davayı sulandıramazsınız...
‘Basılmamış kitabı basma geyiğiyle’ bir netice alamazsınız...
Ha şunu da söyleyeyim.. ‘Ahmet Şık’la da olmaz bu iş..
İsterseniz başka ‘Şık’ları deneyin!!!...
***
Hikmet Genc- STAR