Nevzat Laleli nevzatlaleli@gmail.com
Hatıralar canlanıyor yazı serisi
Bir şeye ait doğru bilgiler, her halde onu kaynağından öğrenmekle olur. Art maksatlı insanlar ile bunların yayınlamış oldukları adına medya denilen gazeteler, dergiler, televizyonlar, radyo ve internet, o şeyi insanlara doğru olarak tanıtamazlar. Belki tanıtırlar ama kendi istedikleri şekilde ve o insanı yıpratmayı hedef alarak bunu yaparlar.
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de medya, maalesef art maksatlı ve Irkçı Emperyalistlerin emri ve kontrolü altındadır.
Güya dağınık de değişik isim ve görüşleri tanıtmaya çalışan medya, aslında halk içinde bulunan değişik görüş ve guruplara hitap ederek onları kontrol altında tutmakta ve yeri geldiği zaman bütün gurupları kendi çıkarları istikametinde kullanmaktadır.
Osmanlıyı yıkmayı bunun için önce Sultan Abdülhamid’i düşürmeyi planlayan Irkçı Emperyalistler, Hayım Naum doktrinleri ile ülkemizi ve milletimizi adım adım yok oluşa sürüklemişlerdir. Bunu da yine medya ile halka tanıtarak (halkın değişik guruplarına onlara hitap eden medyaları ile) ve seçtirdikleri İşbirlikçileri ile yapmışlardır.
SÖMÜRÜ TEKERİNE TAŞ KOYAN ADAM
Adamlar, kurdukları sömürü düzenini güzel güzel devam ettirirlerken birden karşılarına 1969’da bir adam çıkar. Bunlar ne söylediyse, o tersini söyler. Ne yaptılarsa, yapılanların yanlışlığına işaret eder ve doğru icraatın ne olacağını yılmadan anlatır, anlatır…
İşte bu kahraman adamla ilk tanışmamız, 1968 yılında Ankara’da onun Mühendislik öğrencisi olduğum günler de oldu. Okulun ilköğrenime açıldığı gün okulun amfisinde öğrenci ve velilere bir konferans verdi. Konferansın adı, “İslam ve ilim” idi.
O, dinleyicilerin gönüllerine hitap ederek ilmin kurucularının İslam âlimleri olduğunu örnekler vererek anlattı. Fizik, kimya, astronomi, matematik, geometri, cebir, tarih, coğrafya ve diğer ilim dallarında ortaya konan bütün buluşların gerçek mucitlerini isim isim saydı. El Cabir, Harizmi, İbn-i Sina, Ebul’liz, İbn-i Hayyam, Hazerfan Çelebi…
O güne kadar isimlerini duymadığımız daha birçok İslam âlimlerini buluşlarıyla birlikte dinleyicilere takdim etti.
Batılılar, yaptıkları Haçlı seferleriyle Müslümanların buluşlarını anlamadan tercüme ederek kendilerine aktardıklarını anlattı. Aktarma yaparlarken de bunu kendi buluşlarıymış gibi takdim ettiler” diyerek, Batı ve Doğu arasında ki farkı da ortaya koydu.
Aradan birkaç ay geçince bir vesile ile beni tanıma imkânı bulan bu adam ve Hocam, beni yanına çağırarak bana; “Seni yetiştireceğiz, hazır mısın?” dedi.
Beni yetiştirmek için ne yaptı biliyor musunuz?
O sıralarda İstanbul’da yayınlanan Bizim Anadolu Gazetesinin Ankara bürosunda benim çalışmamı sağladı. Ankara’da Kızılay semtinde ki gazetenin bürosunda kalıyor, bir taraftan gazete için çalışırken diğer taraftan okuluma devam ediyordum.
Şair Arif Nihat Asya, Doğu Türkistanlılar Başkanı İsa Yusuf Alptekin, Galip Erdem gibi edip, şair ve siyasiler ile orada tanıştım ve çalışma imkânı buldum.
VE REFAH YOL HÜKÜMETİ
1969 Bağımsızlar hareketi, Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve Saadet Partisi çalışmaları bu adamın yılmak ve yorulmak bilmeyen azim gayretiyle ortaya konmuş olan çalışmalardır.
“Bir bardak suda fırtınalar kopartılan 28.Şubat’ı…” iyi anlayabilmemiz için Refah Partisi ile koalisyon ortayı Doğru Yol Partisi hükümetinden birkaç kelime bahsetmeliyiz.
Hükümete gelir gelmez bakanlar kurulu ilk toplantısında Başbakan olarak verdiği ilk talimatı; “Bundan sonra IMF yok, borçlanma yok, vergi yok ve zam yok… Para isteyen bana gelsin ona para bulacağız” diyerek bütün Bakanların kafasına Milli ve adil ekonomik düzenin temel esaslarını yerleştiriverdi.
Cumhuriyet tarihinin ilk Denk bütçesini hazırladı. Yani Devletin artık borçlanma yapmayacağını, o yılın başında hükümet bütçesi ile tespit ve ilan etti.
Havuz sistemine kurarak Devletin bütün birimlerinde ki atıl ve küçük paraları burada topladı ve bunları yatırım yapacak Devlet kuruluşlarına dağıttı.
Memurlara, emeklilere, işçilere yüzde 300 kadar varan zamlar verdi.
Yıllardır melanetleri tespit edildiği halde hükümetlerce bir türlü atılamayan “Amerikan Çekiç gücü” yurdumuzdan atıldı.
IMF heyetinin dosyaları koltuklarına sıkıştırılarak ülkelerine geri gönderildi.
Irak Petrol boru hattı yeniden açılarak Mersin’den sevkiyatlara başlandı.
Yeni bir dünyayı kuracak sekiz İslam ülkesini bir araya getirerek D – 8 ‘leri kurdu.
Bu ve benzeri bütün icraatlar, Türkiye üzerinde emelleri bulunan Irkçı Emperyalistleri ve bunların İşbirlikçilerini hop oturup hop kaldırmaya yetti.
Bazı bahaneler uydurarak, 28 Şubatı sahneye koydular.
Onlar bunu koydular ama Hükümet 28 Şubat.1997 de istifa etmedi. İstifasını DYP’den ayrılan milletvekilleri ile mecliste desteği kalmayan hükümet 30.Haziran.1997 de yani 4 ay sonra kendi hükümet protokolü gereği istifa ederek Başbakanlığı yardımcısı DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’e bırakmak için istifa etti. Böylece de 28.Şubatçılar ile onların arkasında ki Amerikan güçlerinin hükümeti yıkma istekleri boşa çıkartıldı.
Bu kahraman, Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dan başkası değildi. Onu 27.Şubat.2011 de kendisini kaybettik ve ebedi âleme tevdi ettik. Allah kendisinden razı olsun.
Resim; Erbakan’ın kabri başında onu defneden (Sağdan sola) Şevket kazan, arkasında Prof. Mustafa Kamalak, Mehmet Ali Şahin (TBMM başkanı), Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, Ahmet Davutoğlu (Dış işleri Bakanı) ve diğer sevenleri görülüyor.