Nevzat Laleli nevzatlaleli@gmail.com
Yuvamız yazı serisi
Hiç etrafımıza bakıyor muyuz? Neredeyse ilköğrenim son sınıf öğrencileri bile flört yapmaya başladılar. Arka sokaklarda güya maneviyat sahibi olduğunun işareti olan başında başörtüsü olan genç kızlar yanlarında saçı sakalı birbirine karışmış bir takım hırpani kılıklı oğlanlarla flört yapıyor, arkadaşlık kuruyorlar.
Allah’ın (c.c) nin yarattığı iki ayrı cinsin birbirini çekme, birbirine ilgi duyma, birbirini sevme ve âşık olma duyguları ile yine iki cinsin birbirlerine karşı şehvet istekleri elbette nikâhlı birlikteliklerde fevkalade yararlı duygular olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu duygular olmasaydı iki ayrı cinsin bir araya gelmesi, yuva kurmaları, çocuk sahibi olmaları böylece neslin devamı mümkün olamazdı.
Yukarıda saydığım duyguların nikâhlı birliktelik için çok faydalı duygular olmasına rağmen flört gibi, kız – oğlan arkadaşlığı gibi yakınlaşmalarda ise başta bu eylemin içindekilere, sonra topluma olmak üzere çok zararlı vermekte oldukları görülmektedir.
“Flört yangınına” bir kere kapılan gençler önce bakışmalarla daha sonra birbirlerinin ellerini tutmalarıyla, kol kola girmelerle, tenhalarda (şimdi artık açıkça ve her kesin gözü önünde) öpüşüp koklaşmalarla devam etmekte bu yola girenlerin artık kendilerini kurtaramadıkları sonuç ise nikâhsız cinsel birleşmelere yani zinaya kadar gitmektedir.
Ailenin önemsenmediği Avrupa’da bu işler teşvik görebilir ama “aileye büyük kutsiyet atfeden bizim toplumumuzda aile olmazsa bizim toplumumuz da olamaz” diyenler bu yangını söndürmeye mecburdurlar.
“Flört yangını” isimli konferansımda ve hazırlamakta olduğum kitabımda da temas ettiğim gibi bu tür kız oğlan arkadaşlıklarının yüzde doksanı hüsranla sonuçlanmakta geri kalan ancak yüzde onluk bir kesimi yuvasını kurarak mutlu olabilmektedir.
Bu tehlikeli maceranın sonunda, delikanlı üzerinde pek tesiri olmamakta ise de kız üzerinde fevkalade derin tesirler bırakmakta, kız kendisinin aldatıldığına kanaat getirmekte bu maceradan sonra bir başka gençle evlense bile kocası olan insanı, daha önce bir başkası ile aldatmış olmasının verdiği eziklikten kurtulamamaktadır. Bu durum ise aile mutluluğuna tesir etmekte kurulan yuvanın yıkılmasına gitmektedir.
FLÖRT VE NİKÂHSIZ BİRLİKTELİK
Ayrıca nikâhsız birleşmeler sadece bu kendisiyle flört yapılan gençle kalmamakta, bu maceranın devamında ister iyilikle, ister şantaj veya tehditlerle, kız başkalarıyla birleşmeye ve fuhşa zorlanmaktadır.
Sonuç toplumun temeli olan sağlam aile yapısı kurulamamakta, kişilikli evlatlar yetiştirilememekte flört kurbanı kızlar hayatları boyunca artık mutlu olmak, çocuk sahibi olmak gibi ulvi duygulara sahip olamamaktadırlar.
Kötü yollara düşürülmüş birçok kadın gördüm ki bunların bir atasözü gibi ağızlarından hiç eksik etmedikleri “erkek milletine güvenilmez” sözleri ile artık bebekleri (babası belli olmayan) olmadığından kucaklarında yapma bebek taşımakta ve bebek özlemlerini bu şekilde gidermeye çalışmaktadırlar.
Gençlik heyecanları ve tecrübesizlik, birçok kızımızı bataklığın içerisine itmekte başta ana baba olmak üzere hiçbir yetkili de olaya müdahale edememekte (böyle kadınlara serbest çalışma vesikası verilmekte) sadece seyirci olmaktadırlar.
Beyler yazık bu kızlarımıza… Onların da bir yuva kurmaya, “bu erkek kocamdır” diyecekleri bir erkeğin himayesine girmeye, anne olmaya, çocukları olmaya ve onları sevgi ve şefkatle yetiştirmeye hakları vardır. Kızlarımızın bu haklarını onların tecrübesizliklerine kurban edemeyiz, etmemeliyiz.
BU YANGIN NASIL ARTIYOR
Şurası bir gerçektir ki bu gün özellikle 28.Şubat post modern darbesinden bu yana, kız ve oğlanlar değişik şart ve şekillerde bir araya getirme gayretleri artmış bulunmaktadır.
Ellerine geçirdikleri yetkilerle bu milletin kızlarını şehvet pazarlarına veya panayırlarına sürmek, o kızların bacaklarını veya başka mahrem yerlerini seyretmek belki onların şehvetlerini artıracaktır ama bu olay sonuçta orta malı kızlarımızın sayısını artırmaktadır.
Şurasını, burasını açmaya ve başkalarına göstermeye çalışan kız ve kadınlarımız bu gün o kadar fazladır ki otobüslerde tramvaylarda veya metroda erkeklerin birçoğu gözlerini bu kadın ve kızların açık uzuvlarından kaçırmaya ve bakmamaya çalışmakta oldukları gözlemlenmektedir.
Ve bu açıklık, müstehcenlik yaşamı ile gençlerin (çocukların) flört yangını körükleyen bir önemli vasıta da, Hükümetin özelleştirme oyunlarıyla artık birçoğu, yabancıların eline geçmiş olan televizyonlarıdır.
Bu televizyonlar, Almanya’da ve Avrupa’da gece saat 24.00 sonra gösterilen filmleri, dizileri maalesef ülkemizde seyredilme oranları en yüksek zamanlarda yayınlamakta sanki tv kanalı değil “genelev penceresi” olarak yayınlar yapmaktadırlar.
KİM DUR DİYECEK
Ey, RTUK (Rayda ve televizyon üst kurulu) 3984 sayılı RTUK kanunu ve buna bağlı yönetmelikleriniz de bulunan; Yayın ilkeleri e) “Yayınlar, toplumun milli ve manevi değerlerine ve aile yapısına aykırı olmamalı, toplumun en küçük birimi olan aile yapısını zedeleyecek nitelikte yayın yapılmamalıdır.”
Yayın ilkeleri t) “Cinsel duyguları sömürmeye yönelik, bireyleri cinsel meta olarak gösteren, insan bedenini cinsel tahrik unsuruna indirgeyen, toplumsal yaşam alanı içinde sergilenemeyecek mahrem söz ve davranışlar içeren yayınlar yapılmamalıdır” maddeleri boşuna mı yazılmıştır.
Ey milleti ve onun evlatlarını kötülüklerden korumaya memur hükümet yetkilileri… Ey, RTUK’un bağlı olduğu Devlet Bakanı Sayın Bülent Arınç beyefendi…
Siz bunları hiç görmüyor musunuz? Koskoca Bakanlık kadrolarınız, Milet vekilleriniz, partinizin bütün il ilçe ve belde teşkilatlarınız arasında bunları size söyleyenler, sizi bu konuda ikaz eden hiç kimse yok mudur?
İşte ben, bu ülkenin bir vatandaşı olarak söylüyorum ve hatta haykırıyorum.
“Bir millet yok oluyor beyefendiler… Evlatlarımızı bu yangından kurtarın… Kendilerinden rey aldığınız halktan ve bir gün mutlaka kendisine döneceğiniz Cenab-ı Hak’tan korkun…”